24 Ekim 2009 Cumartesi

Carnaval de Paris

Carnaval de Paris; nam-ı diğer Paris karnavalı... Asıl karnaval Paris değildi ama, hatırlayanlar var mıdır bilmiyorum; sene 1998 Fransa Dünya Kupası resmi müziklerinden biridir Carnaval de Paris. Şarkıda her yerden sesler var, futbolun özünü veriyor aslında şarkı. Hele bir de klibi ile izlenirse fazladan duygusal anlar yaşatıyor insana. Müziğini dinleyip, klibini izledikçe tüylerim diken diken oluyor gözlerimdenbir kaç damla göz yaşı akı veriyor. Paris karnavalı bir anda bambaşka bir karnavala bürünüyor.

İşte bu da videoya ulaşmak için yol;

http://www.youtube.com/watch?v=Sohy-MJa6S0

21 Ekim 2009 Çarşamba

Psikolojik Mastürbasyon 2

Başka bir mastürbe seansı ile beraberiz. Kendimi çok ezik hissettiğim ve mütemadiyen cevap verme isteğimden dolayı bir kez daha volume 2 tadında bir başlık ile sizlerle buluşuyorum. Bu açıklamamdan sonra herhalde şubat ortasına kadar bir daha bu konu hakkında karalamam.

Bir gün otururken bu söz öbeğini duydum. Önce bir soru geldi " Ne yapıyorsunuz siz bu Rotaract'ta" ve sonra subjektif bir yorum " Bence bir avuç zengin züppenin kendilerini tatmin etmek için yaptıkları psikolojik mastürbasyon". Her ne kadar sevgili tosunum buna katılsa da iyi niyetinden alt anlamları fark etmedi diye düşünüyorum.

Kendinden daha zor insanlara yardım ederek, yani burada kendinden daha aciz durumdakilere yardım ederek onların bu acizliklerini kullanarak zevke gelmek... Çok hastalıklı bir düşünce en azından bence. Çocuk pornosu izlemek gibi bir şey yani, tüylerim ürperdi.

Mesela geçen gün mailime geldi; bir kan ihtiyacı varmış. Ameliyat olan biri kan bankasına borçlanmış ve durumu iyi değil. Eğer Rotaract üyesi olmasam o mail bana gelmeyecekti ve gidip ben kan veremeyecektim.

Kan vermenin benim üstümde nasıl bir psikolojik mastürbe etkisi olabilir mesela? Hemşire yanlış yerden damara girmeye çalıştı uyarılarıma rağmen ve bir kan ünitesi o hemşire yüzünden dolmadı tam anlamı ile. Ve ben gittim sırf kan verecem diye yediğim içtiğime dikkat ettim öncesinden, kan verdikten sonra bir 25dk sıcakta yürüdüm, polis görse ne bu kol dese ve içeri alsa savunmam inandırıcı olmayabilir. Bunları geçtim kanımı yeteri kadar alamadıkları için sol koldan da girmelerini teklif ettim, kabul etmediler fark etmeyecek diye. Ve ben üzüldüm, tam yardım edemedim diye.

Eğer mastürbe bir psikolojim olsa bu kadar götü yırtmazdık değil mi yardım etmek için. Peki kan vermekteki amaç neydi? Yardım ederek günahlarımdan arınmak için bir yol bulmak mı? ya da değersiz hayatımda işe mi yaradım?

İtiraf ediyorum; o günkü kanın işe yarayıp yaramayacağından bile emin değilim. Belki hastalık vardı ya da kan az diye kabul etmeyecekler. Tek tesellim borçlanılan kan yerine vücudumdan bir ünitelik kan ile onların borcunun ödenmesini hızlandırmam. Umarım iyleşmiştir kendisi adı neydi Mehmet bilmem ne. Adını hayatımda ilk defa duydum, kan verdim bana pek bir faydası olmadı bir kaç gün boyunca ama onlar için belki de çok şeydi. Mutlu olmamın tek sebebi ise onların işinin görülmüş olması, onun dışında koca bir hiç.

Yoksa değil mi Marcus Antonius, sen söyle...

"Psikolojik Mastürbasyon"

Ha ha ve bir ha daha. Anılarımızı tazelerkene aklımın ucunda kalan bir isim tamlaması; psikolojik mastürbasyon. Bu sefer de beyin kılcallarımdaki damarlara giden kandaki endorfin miktarını arttıracağım, beynim bir sikişlerde demek ki orgazm durumları filan var.

Benim neyime tiyatro ama hayırlısı dedik; hayırlı sonu olsun diye. Yardım amaçlı bir oyun oynamanın getireceği psikolojik mastürbayonun etkisi ile kendimi profesör kılığına sokmam yakındır. Biraz Joker, biraz da çatlak profesör kıvamında bir tipleme nasıl olurdu? Düşünmesi bile kabus.

Neyse tiyatrodan elde edilmesi öngörülen para ile psikolojik mastürbasyonumuzu yapacağız; ne mi yapacağız evet güzel soru. Bir hastane ya da sağlık ocağının odasını donanımlı hale getirmek. Ne güzel değil mi insanlara yardım filan olacak. Aslında buradan yazarkan kendi kendine bir zevklenmeden ziyade, başka insanlara da faydalı olacağımı düşünerek şu anda psikolojim summer school orgy festivaline katılan ergen liseler kıvamında.

Anlamadığım nokta kendi psikolojimi tatmin etmek için niye yardıma ihtiyacı olan insanları kullanayım? Kendini tatmin etmek için fazla aşağılık bir tarz değil mi? Bu okulun en ufağını döven "cool" öğrenci tiplemesi gibi bir şey oldu; yani başkası üzerinden kendini mastürbe etmek.

Olaya bir de şu yönden baksak: O insanların hayatlarını kolaylaştırmanın getirisi onların öncesine göre biraz daha mutlu olmaları, geleceğe belki biraz daha umutla bakabilmeleri, ya da o yardımlar ile onları da yardım etmeye teşvik etme.

Demem o ki benim psikolojimi mastürbe etmeye ihtiyacım yok; en azından bu şekilde. Bu insanlara yardım etsem de etmesem de bir şekilde tatmin olabilirim hayatta. Başkalarını tatmin etmek için bir şeyler yapmak... Güzel bir fikir, daha önce aklımıza gelmedi değil mi?

İnsanlara kendini tatmin etmek için değil de, o insanları tatmin etmek için yardım etmek. Ne kadar da mantıklı.

Öylesine aklıma geldi, anılar işte ne yaparsınız.

Ve bir şey daha bazı otoritelere göre "psikolojik mastürbasyon"= ROTARACT

Bu denklemi de belirtmek lazım gelir.

30 Temmuz 2009 Perşembe

Kurudum Kaldım

Bu ne lan böyle ne bloga ne de sözlüğe yazabiliyorum, kurudum kaldım. Tıkız oldum, fikir verin lan insafsızlar. Tükenmek üzereyim.

21 Haziran 2009 Pazar

Uluslararası İlişkiler Ders Notu- Neorealizm

Evet başka bir uluslar arası dersi konusu neorealizm. Bu konudan neler çıkacak bakalım. Bu arada alıntıları ingilizce olarak hocanın okuyun dediği konulardan vericem bunlar. chapter 2, 7, 9 ve 12.

Bu akım öncüsü Kenneth Waltz. Klasik realizm anlayışına yeni bir bakış açısı getiriyor. Normal realizmden farklı bazı noktalar var ilk önce bunları paylaşalım. Gelenekselci realistler anarşinin sistemin bir parçası olduğunu düşünürlerken. Neorealistler arnarşinin sistemin kendisi olduğunu savunmaktalar. chapter9'da pakistan ve hindistan arasındaki nükleer yarıştan bashedilmiş. " For a nea realist, a better explanation for India and Pakistan'a nuclear testing would b anarchy or the lack of a common power or central authority to enforce rules and maintain oder in system". Uluslararası sistemde ortak bir otorite eksikliğinden doğan anarşiden söz ediliyor.

İkinci fark gücün tanımı ile ilgili. Trad. realisltere göre askeri güç, güç tanımı içerisinde en büyük payı alırken, Neorealistlerde durum biraz daha farklı. Gücün sadece askeri kaynakların biriktirilmesi değil aynı zamanda bu gücün sistem içerisindenki diğer devletleri yönlendirme, onların eğilimlerini belirleme özelliğinden ed bahsedilmekte. Özellikle burada hocanın ders içerisinde değindiği "kutuplaşma" durumundan da bahsetmek gerekiyor. Kutuplaşmaya geçmeden önce ülkelerin davranışlarını belirlemede kullandıkları mantıktan bahsedelim. Hocanın derste belirttiği gibi " devletler sistemin dışında kalamazlar ve davranışlarında sistem belirleyici unsurdur." ve yine structure kavramından bahsedilmekte ki bu kutuplaşma ile alakalı bir durum. sistem kendi içerisinde belirli yapılar dağa doğrusu güç dengeleri ile alakalı olarak davranışları belirliyor. 3 çeşit yapıdan bahsediliyor ve bunlar unipolar, bipolar ve multipolar dünya şeklinde belirtilmiş.

Ayrıntıya girmeden önce bu sistem içerisinde ülkeler nasıl hareket etmişler onu anlatan bir yazı var ch9'da. Belçika ve Çin örneği verilmiş. Aralarında gerek nüfus gerek yüzölçüm bağlamında büyük farklılıklar. Her iksi de kendi egemenliklerini korumak için ne yapıyorlarmış bakalım. Belçika sınırlı kaynaklarına karşın bölgesel ve uluslararası düzeyde organizasyonlar ve ittifaklar içierisinde kendine yer edinerek silahlanma yarışında kendine bir yer kapmak için uğraşırken, Çin zaten bölgesel büyük bir güç ve geniş bir ülke olmasından dolayı tek yanlı bir askeri strateji ile güvenliğini sağlamakta.

Şimdi de kutuplaşma olayına girelim. Biraz önce tek, çift ve çok kutuplu olmak üzere sistemin yapısı üzerinde durmuştuk. Çünkü sistem içerisinde devletlerin eğilimlerini etkileyen faktör kendisinden daha güçlü olan ülkelerin varlığı idi. Günümüzde bunun en güzel örneği ABD. Şimdi devam edelim; tek kutuplu dünya günümüzde ABD ergemenliği altındaki dünya durmakta. Gerek ekonomik gerek askeri, her alanda söz sahibi olan bir ülke. Daha fazla bahsetmeme gerek yok, son elli senede ABD'nin politikasını biraz bilenler ya da araştıranlar bilirler.

İki kutuplu dünye için soğuk savaş dönemi en güzel örnek olmakta. ABD ve Sovyet Rusya arasındaki gelişmeleri hepimiz bilmekteyiz. Buraya da fazla değinmeye gerek yok diye düşünüyorum

Çok kutuplu dünya için hoca fazla bir şey sölemedi. Benim bir sorum vardı 2. Dünya savaşı öncesi güç dengeleri için böyle bir örnek verilebilir mi diye hoca hayır demişti. O dönemi kendi başına inceliyorlarmış. Çok kutuplu dünya için örnek olarak 1. Dünya savaşı öncesi Avrupa arenası ve Osmanlı İmp. söz konusu. Almanya, Avusturya Macaristan, Fransa, Rusya, İngiltere. Ama özellikle İngiltere burada büyük bir unsur. Daha fazla deetay için ch12'de Amerika'nın 20yy'dan itibaren uyguladığı dış politikadan bahsedilmekte. İlerleyen saatlerde halim olursa biraz daha değinebilirim şimdilik bu kadar.

15 Haziran 2009 Pazartesi

Msn

Mısın misin.... Emektar kendini bırakınca tabi, msn de gitti. En çok da şu giden smileylere üzülüyorum. Botokslu kadınlara benziyor msn konuşmalarım, mimiksiz.

Emektar

Ahaha dün gece gece bigisayarım takıldı ve sonrasında işletim sistemi yükleme hatası verdi lanet olasıca. Herşeye rağmen affettim seni ama komputer; kuzene de buradan selam ederim hayatımı kurtardığı için. Beş saat küsür düzeltmeye çalıştı, zaiyat fazla sayılmaz ama ters yerlerden darbe aldık; D sürücüm sapsağlam ayakta ama uluslararası ödevim silindi ve kaynakları da, ve masaüstü kaynaklı bütün dosyalar. Ühü ühü böyle ağlarmış gibi yapayım dedim ama gerçekten sinir krizine ramak kalmıştı.

Seni hala seviyorum bebek, canımsın...