9 Mart 2009 Pazartesi

Standby

Yalancı bahar derler ya hava ısınır kış ayının ortasında filan, çiçekler açar sonra bir anda ayaz ve soğuk... Bir bakarsın sonra dallar kalmış çırılçıplak, bir başına karakışın ortasında. Kim bilir ne hayalleri olur ağaçların, meyveleri için ilk adımlarını atarlar rengarenk çiçeklerle ama habersizlerdir başlarına geleceklerden. Ya da beki de haberdardırlar her kış olur ne de olsa ama herşeye rağmen tekrar tekrar, bile bile lades derler ya ondan işte, göz göre göre kırılırlar sanki acıdan zevk alır gibi.

Yoksa onlarda mı insan gibi acıdan zevk alıyor. İnsan gibi ne kadar mutlu olma arzusu içinde olsa da içten içe bir acı çekme ritüeli ile dolu oluyor. Acının verdiği o zevk, bilmiyorum ben sevmem acı çekmeyi, her ne kadar aşık olmanın bir sonucudur acı çekmek ama yine de sevmem. İşte dediği gibi üstadın "Ahmak hayal etmezse helak olurmuş", benimki de aynı hesaba geliyor. Ağzım yanmadan bir kutu isot yemeği istemek gibi benimki. Hayaldan öteye gitmiyor adımlarım ve karanlıkta göremiyorum önümü.

Işığı mı söndü tünelin ucundaki güneşin, yoksa kalbim karalar mı bağladı bilinmez ama t-shirt üstü baskı yazısında olduğu gibi " something somehere terribly went wrong".

Bu kadar şeyi niye yazdım o da ayrı bir konu. Kim okusun diye yazdım bir anlık sinir ve üzüntü birikimi çıktı satırlardan biraz hayak kırıklığı ve aşk kokusu biraz da, yağmur sonrası havadaki toprak kokusu gibi. 

Televizyon saçmaladı, standby düğmesi nerede bunun, he buldum sanırım, çabuk bas hadi.

Yarın sabah 5 ten sonra gelecek sağana_________________ .

Hiç yorum yok: