14 Aralık 2009 Pazartesi

Sakal da var ama...

Şikayetler şikayetler ve daha çok şikayetler... En sevdiklerinizden, en yakın bulduğunuz, haklarında şiirler yazıp, milyon hediye ile onurlandırdığınız, her yazınızda kendilerini andığınız insanlar hakkındaki şikayetler, ve tabi ki onların sizin hakkındaki şikayetleri.

Gidere gier atara atar yapmak... Kanka mode out, alayına gider in... Genelde böyle durumlardan dolayı üzülürüm, üzüldüğüm çok da oldu ama bu sefer farklı. Bu kez kasıklardaki karıncalanmayı hissettim kendim de, kötülük istediğimden değil, ama... Olacakları tahmin etmek, bu konuda uyarmak ve terslenmek... Sonunda dediğin çıkması, şu İngilizler ne diyordu " I said so"...

Bayılıyorum bu lafa, sakalım da var sözü aklıma geliyor hemen, zaten kirli ile kaba arasındaki sakalım mütemadiyen soğuk kış günlerinde post niyetine... Ne alaka... Sakalıma rağmen dinlenmiyorum ama ne olur ne olmaz diye bir iki kelam daha etmek istiyorum atarlar, giderler, arkadaşlıklar ve tanıdıklar üzerine, hani oldu da dinlerseniz çok yararlı.

Arkadaş diyoruz 10 sene diyoruz artık aşıp kardeş diyoruz... Arkadaşlıkların ne önemi var zamanla filan diyenler oldu zamanında, bakalım kaç zaman var bu cümlede bunu da saysın okuyanlar bir zahmet. Dedim ki zaman önemli, niyesine fazla cevap vermemeye çalıştım bu zamana kadar ama artık daha fazla sır tutmaya gerek yok. Büyük sırrımı açıklıyorum...

Her geçen gün, hafta, ay, yıl... Her şeyin dahası oluyor; kavga, içki, kaçamak, sinema, futbol, paintball, tatil, şaka... Hayatın kendisini daha fazla paylaşıyorsun... Mehmet'imle ya da Tosun'umla ya da Aybars'la geçen gün ile en fazla bir senedir paylaştığım keyif bir olur mu?

Şimdi alınacaklar var tabi ki hani biz senin kankandık? Ben kanka demedim ki... Bu kavramın içini doldurmak için o kadar çok şey geçti ki, haklarında yazı yazmak için, ardlarından methiyeler düzmek için... Mehmet'ti Mehmetçik oldu mesela, ardından şafakları ben sayıyorum. Tosun'um yaban ellerde derste. Aybars'ım da uzaklarda sayılır ama kalbim onunladır.

Niye aramıyorsun lan ibne diye sataşırız birbirmize, o da aramamıştır ben de. Ya da aramışızdır ama bir şekilde satış olmuştur. Son dakika satışı yediğim çok oldu, ben de yapmışımdır. Ama bu yüzden küstüm oynamamak, müsadelerle yol vermek... Dostlar, kankalar, bir zaman sonra kardeşler... Gözünü kapayıp elinden tuttuğunda seni uçurum kenarına gelince bırakmayacak insanlar... He o noktaya da gelmedim ama dibe vurduğum zamanda yanımda olanlarla çıktım ben oradan...

Hem ayrılık, hem okul, hem hem hem... dönemlerinde elimden tutup, arada bir kafamı tokatlayıp, "ne yapıyorsun lan yarraam, kendine gel diyenler"; bi' git işine diyince bir tokat daha atıp" hadi lan çıkıyoruz dışarı, sikerim tribi" diyenler... İşte hepsi bu insanlar.

Hatamı yüzüme vurup, "bak burada bunu yaptın", "şu huyunu düzelt, beğenmiyorum" ... gibi beni eleştirmeler şu zamana dek geldi geliyor da. Bu insanların arasına yenileri geldi, pekişmekte olan şu yukarıdaki ağaç kökleri gibi sımsıkı durmaya giden ilişkiler var, Cano var mesela. Ondan burada bahsetmedim, kişisel değil tabi ki. Ama öyle oldu işte, yazacak şey belki çoktu ama olmadı, "olduramadım"... Tabi ki canom canomdur, sözüm sana ey insan.

He sen kendine bak sanki sen züpersin mnkym demedim bu insanlara. Bunu anlamayanlar vardır, vardı da... Eleştiriye karşılık sen kendine bak senin de pipin bamya kadar diye cevap verenleri görünce şaşırmakta biraz üzülmekte daha azından da tebessüm etmek istiyorum. Beni daha pişmemiş, daha "çocuk" görenlerin bu çocuklukları tebessüm yapan işte, ve zamanında söylediklerimi sallamayanlara üzülüyorum.

Bu daha böyle gider, işin özüne gelmek lazım. Kafanızda gerçek anlamda dost olarak yani yukarıdakiler gibi kardeşçesine dostlar için zaman gerekmekte, elbet kavgalar, olacak darılmalar, küstüm oynamıyorumlar filan ama hep birlikte aşmaktır önemli olan, aşamadıklarınız ise yolculuklarda tek servislik arkadaşlıklar gibidir; dostluklar da mesafeler gibi bir süre sonra biter. Yolculuklar sürerken aynı arkadaşlarla gitmek zordur, yorar ama ganimeti büyüktür.

Size rağmen size gelenleri ya da gelmeye çalışanları, kendinize rağmen tutmayı başarabilirseniz karşınızdakilerle dost olmak adında doğru adımlardasınız demektir.

Şimdi bu yazı sonunda, "Sana ne vazife bu? Sana mı kaldı ahkam kesmek? Bizim ilişkilerimiz seni bağlamaz bsg" diyenler de olacaktır. Onlara da sözüm bi' kaç satır aşağıda olacak:






Bunu yazan tosun okuyana kosun...

Hiç yorum yok: