3 Mayıs 2009 Pazar

Komünizm üzerine bir düşünce

teoridekine bakıldığında mümkün ve güzel, pratikte ise başa bela bir sistem olarak göze battığından, teorinin uygulanması ütopik bir durum olmaktadır. sonuçta yine baştaki insandır ve insanoğlu yapısında bireycilik her zaman var olmuştur, olacaktır. bütün insanların altruist yani diğerkam olması - “başkalarının yararını da kendi yararı kadar gözetme” ya da “diğer insanlara maddi veya manevi kişisel çıkar gözetmeksizin yararlı olmaya çalışma ve ‘bencillik karşıtı hareketler’de bulunma” - durumunda gerçekleşmesi muhtemel bir sistemdir. Ama böyle birşey olması da ancak teoriden ibarettir.

thomas more'un ütopyasında bakıldığında bile komunizm tarzı bir sistemle yönetilen bir toplum söz konusudur ki orada bile toplumsal değer yargılarına ters düşen şeyler söz konusudur; örnek olarak belirli bir sayı üstünde çocuk yapanlar, fazla çocuklarını çocuğu olmayan ailelere vermektedirler. herkes aynı şeyi yemek zorundadır, yine katı kurallar söz konusudur. ütopya insnaları erkekler, kadınlar ve katogorize edilmiş diğer insanlar birbirinden ayrılmak için farklı ama aynı kıayfetler giymektedirler. bireysel farklıların tamamı ile yok olduğu bir durum vardır ortada ki böyle bir yapılanmayı "düşünen insan" olarak kabul etmek ne kadar insan mantığına uymaktadır. orwell'in 1984 adlı eserinde ise komunizm olayı eleştirilmektedir. düşünce özgürlüğü bile farklılaşma adına yasaklanmıştır, ölüm suçudur. uç örneklerden vazgeçelim bir an için ve son 100 yıldaki komunizm ile yönetilen toplumlara göz atalım.

sovyet rusya'nın komunizmi altında amerika süper gücüne karşı bir blok oluşturma sevdası yatar ve 1. dünya savaşından çıkmış bir ülke için totaliter bir rejim uygulanması mantıklıdır. kapaı ekonomi anlayışının egemen olması mantıklıdır, nitekim gelişmekte olan ülkeleri liberal piyasanın ne hale getirdiği görülebilmektedir. ne demiştik evet, 1. dünya savaşı sonrasında avrupa'ya bakıldığında rusya'da komunizm ya da pratikte stalinizm diye geçen bir yönetim anlayışı vardır. ekonomik olarak incelendiğinde italya'daki faşizm ile aralarında birçok benzerlik bulmak mümkündür.

"ekonomik bakımdan geri kalan ülkelerde, halk çoğunluğunun sefalet içinde bulunmasıi birtakım aksiyon gruplarını ortaya çıkarır. hükümet adamlarının toplum sorunları karşısında yetersiz kalmaları sonucu ortaya çıkan husursuzluk ve kaygılari zaman ilerledikçe bir politik ve ekonomik sistem değişikliği platformu üzerinde toplanır. mevcut yönetime karşı beliren ve çeşitli olaylarla beslenen güvensizlik havası, aksiyon gruplarının nümayişlerle harekte geçmesine ve dönmesine neden olur. hükümete karşı baskılar gittikçe artar. genel grevler, yer yer isyan hareketleri çıkar. süikastlar ve sabotajlar başlar."*(toker,12). şimdi buraya kadar bakıldığında 1. dünya savaşından çıkan bir rusya ve bolşevik isyanı filan düşünüldüğünde durum biraz netlik kazanmaktadır. devamı da şöyle gelmektedir.

"bugüne kadar halk kitleleri arasındaki eşitsizlikten en çok komunistler yararlanmışlardır". bu kısımda tanıdık gelmekte midir acaba biraz düşünün. " sosyal adaletsizlik, komunizmin doğması ve gelişmesi için en uygun ortamdır" çünkü sosyal eşitlik, sınıflı bir sınıfsız toplum yaratma gibi vaatlari vardır komunizmin. "eğer o ülkenin anayasası ve ceza yasaları, komunist düşünce ve faaliyetleri yasaklamakta ise o zaman ismen sosyalist, ama esasında komunist partiler kurulur. bu partilerin amacı bir askeri, ya da sivil darbeyle mevcut düzeni devirmek, milliyetçiliği ve dini duyguları yok etmek ve sonunda komunizmin enternasyonel idealini o ülke içinde yerleştirmektir"*(toker,12). komunizm her ne kadar milliyetçiliği yok etmek amaçlı dense de pratikte geçmişe bakıldığında rusya ve günümüzde kuzey kore için nasıl bir durum söz konusu olduğu ortadadır. italya'daki faşizm de zaten bu aksiyonlara bir tepki olarak doğan akımdır ki komunizm incelenirken faşizm ile mukayese edilmesi gerekmektedir kanımca.

komunizmin süreçte nasıl işlediği az çok belli olmaktadır. çalkantılı dönemlerde halklar ve haklar üzerinden siyasi oyunlar söz konusudur. teoride iyi niyetli görünen bir uygulma olarak görünse de pratikte durum malesef istenildiği ölçüde gerçekleştilememektedir. yine orwell'in hayvan çiftliği eserinde domuzların önderliğinde başlayan komunal hareket sonrasında yerini insanları aratacak bir totaliter rejime bırakmıştır. yani uygulanışında robotlar değilde insanlar ve doğası gereği ego sorunu söz konusu olduğundan komunizm pek de tercih edilmesi gereken bir sistem değildir.

bir de komunizmin komunal düzenden geldiği kabul edilirse de ilkel komunal dediğimiz durumun yine bir reis ve etrafında serf kıvamında işçilerden meydana geldiğini görebiliriz ki sonrasını feodal düzen teşkil etmiştir. " sezar zamanında roma'nın askeri bilrlikleri cermen aşiretleri ile ilk kez karşılaştıklarında, cermenler çobanlık ve çiftçilik yapan yarı göçebe topluluklardı, tarım ormanlık alanlardan açılan bölgelerde yapılıyordu. toprakta komunal mülkiyet sözkonusuydu. her yıl aşiret liderleri, toprakları kabileler ve haneler arasında dağıtıyor ve topraklarda tarım faaliyetleri klanın üyeleri tarafından ortaklaşa olarak yürütülüyordu, bu periyodik dağılımlar, kabileler ve kabile üyeleri arasında büyük servet farklılıklarının ortaya çıkmasına engel oluyordu, hayvanlar ise özel mülkiyet altındaydı" **(güran,25). bu olayın geçtiği tarih ise sezar zamanındaki cermen aşiretleri ile ilgilidir yani. oldukça eski sanırım ve bakıldığında şartların ilkel olduğu paylaşımın daha mantıklı göründüğü bir ortam söz konusu, malesef 2000 yıldan fazla olmuş bu sistemin iş yaparlığı. muhtemelen roma'nın satın aldığı cermen kabileleri ile bu düzen de bitmiş olmalı diye düşünmekteyim. sonuç yine insan egosu...

bu yazıda amaç komunizmi kötülemek ya da yüceltmek değildir, sadece nesnel bir bakış açısı ile komunizmi tanımlamak ve eleştirisini yapmaktır. bu kadar uzun bir giri yazmak nasip oldu mutluyum sevinçiliyim yaşasın okulumuz diyeceğim. yüksek lisans tezi olarak düşündüğüm konu içerisinde yer alan sistemler içerisinde komunizm ve faşimde var.

Komunizm olayına tekrar geri dönersek ve hatta olaya marx amcamızı da katarsak, onun da teorisinde bir ekonomik sistem varlığı gözlenebilir. yani bu sistemdeki amaç ekonomik kaygıdır. her durumda komunal olan "toprak"tır, ne kadar sınıfsız bir toplum olursa olsun, sosyal anlamda bir sınıfsal ayrılık her durumda mevcuttur.

*faşizm, toker yayınları, 1998.
** iktisat tarihi, prof. dr. tevfik güran.

Hiç yorum yok: