2 Şubat 2009 Pazartesi

TV yarışmalarındaki umut tacirliği

Büyük TV kanallarının yurdumuz insanının zaafını yakalaması ve bunun üzerine sürekli giderek insanları emek vermeden zengin olma umuduyla medya maymunu olarak topluma çıkarmasıdır. Medya yozlaşmasına örnek teşkil eden popüler kültür içerisinde ele alınabilecek bir durumdur.

Her şey nasıl başlamıştır? Bunun cevabını çoğu kişi bilmektir aslında. Son yıllarda büyük bir artış gösteren magazin programlarında ünlülerin hayatlarını izleyen, onların yaptıklarına özenen, gaflarını duyup kendileri ile karşılaştıran, "bizim onlardan neyimiz eksik hatta onlardan daha üstünüz" diye düşünen insanlar kendilerini ünlülerin yerine koymaya başlar. Bunu fark eden televizyon kanallarının yetkili kişileri “bu talebe bir arz göstermek gerekir” diye düşünüp, “bu insanları geçici de olsa ekranın karşısına çıkaralım meşhur olmanın tadına baksınlar, daha da reyting olsun” niyetiyle, adlarını daha önce hiç duymadığımız, yolda görseniz belki dönüp yüzüne bakmayacağınız insanları kamera karşısına sanki laboratuarda kobay fare gözlemlermişçesine koyup milyonlarca insana bu zavallıları izlettirirler. Son yıllara bile gelmeden önce durum tespiti yapılmış bir şeydir aslında, ta yıllar öncesinden Andy Warhol'un " In the future everybody will be famous for 15 minutes" herşeyi açıklamaktadır.

Yurdum insanı zaten dünden hazır olan dedikodu dinleme başkalarının hayatlarına olan merakı, cahil, eğitimsiz gençlerin bu yarışmalara ilgiyle yaklaşması ve ailelerinin de bilinçsizliği, paraya karşı olan zaafları TV programlarının ekmeğine yağ sürer ve bu programlarıher kanalda farkl ı isimlerde ama birbirlerine yakın konseptlerde daha da fazla yayınlanmaya başlar.

Kimi kanallarda bir odaya doldurulan farklı insanların hayatlarında sahip olamayacakları meblağlar karşısında nasıl birbirlerine girdiğini, nasıl komplo teorileri üretip birbirleri üzerine yaptıkları oyunları gösterirler. Kimi kanallarda bilmem kaç milyon insan arasından bulamadıkları hayat arkadaşlarını bulma umuduyla insanı hayretlere düşüren bir şekilde niyetlerinin ne olduğunu daha yarışmanın ilk dakikalarında belli eden insanlar, kendilerini maskelerin altına gizleyip yapmacık oyunlarla kendilerini milyonlarca insana beğendirmeye oylarını kazanmaya uğraşırlar. Sabahları yapılan eğlence programlarına çıkarlar, yapacak işi gücü olmayan, boş gezen insanlar tarafından eleştiri yağmurlarına tutulurlar. Bu boş eleştiri takımı doğru yada yanlış onlar hakkında yorumlar yapar, eski defterleri açıp favori kobaylarına oy kazandırmaya çalışırlar, sevmediklerini yerlerde süründürmeye uğraşırlar. Kazanan hep televiyon yayıncıları olur.

Yarışmayı kazananlar paralarını alırlar. Başka yerde tanışsalar birbirleriyle muhatap bile olmayacak insanlar para uğruna kazanmak için evlilik müessesini amacı dışında kullanırlar. Evlilik, aşk, aile kavramlarını parayla takas ederler, kendilerini pazarlarlar. Gündeme tekrar oturup gittikleri yerlerde tanınırlar. Sonra reytingleri düşmeye başlayınca, magazin programların gördükleri hoş ama bir o kadar da boş insanları taklit ederek onlar gibi piyasada tutunmaya çalışırlar. Bu zavallıların etrafındakiler de onlardan bir parça almak için bu insanlara çamur atarlar, özellerini zaten halkımızın dünden merak ettiklerini medyaya verirler. Medya da bu haberleri bir güzel alladı pulladı önümüze atat. Meraklı toplumumuz hemen atlar parıltılı haberlere ve sönen reytingler bir süre daha alevlenir. Ama nereye kadar havada tutabilir ki medya onları?

Medya artık hep aynı kişilerden sıkılır ve aylarca gözler önünde duran bu kobayları ortam geri salar. Ekmek elden su gölden yaşayan kobaylar gerçek hayta geri döndüklerinde birden kendilerini boşlukta hissederler. Suda çıkmış gibi bir sağa bir sola dönüp dururlar. Onlara tezahürat eden kabalık artık yanlarında değildir. Belki de onları gördüklerinde kobayları tanımazlar bile. Bu kobaylardan bazıları kendini ota, eroine verir. Sonra bir gün bir tanesi bir otel köşesinde ölü bulunur. Ya annesi yada başka yakınları tekrar medyaya malzeme olur. Ya da meşhurken şarkıcı olanı bir an parlar ve sonra bir mum gibi eriyip biter. Kimse onları hatırlamaz.

Sonuçta kazanan hep medya, kaybeden ise hep cahil hayatlardır. Hala da yurdum insanı böyle programlara prim vermektedir. Toplumumuz ne zamana kadar böyle gider tartışma konusudur. Belki onlar da haklıdır kendilerine göre her gün gördüklerinden başka hayatları izlemek onlar için iyi geliyordur. Ancak gündemdeki gerçek sorunları, haber değeri taşıyan haberleri izlemek yerine kendilerini böyle kandırmalara bırakmaları düşündürücüdür.

Suç kimdedir peki? İnsanların yıpranmasını, medyanın zaafımızı yakalayıp üstüne gitmesi kimin suçudur, bu durum nasıl önlenir? Bunun cevabı çok nettir. Her şeyden önce olay toplumumuzda ve onları bilinçlendirmesi gereken yetkili kişilerdir. Medya da buna dahildir. Daha fazla reyting ve kar marjı yüzünden insanların meraklı aç bakışlarının önüne atmak yerine insanlarımızı bilinçlendirmek onları gerçek yaşama hazırlamak için biraz daha çaba sarf etseler, paparazzi programları yerine insanların genel kültürlerini arttıracak onları daha bilinçli yapacak şeyler verseler daha iyi olur.

Ve aileler onlar çocuklarını bilinçlendirseler. Paranın insanı mutlu etmek için yeterli olmadığını, ünlülerin de özenilecek yanlarının olmadığını, medyanın ve toplumun daha fazlası için her türlü rezillikle muhatap kalmak zorunda olanları gösterseler onlardan ders almalarını sağlasalar bu programlar bu kadar izlenmez. İzlense de alınması, öğrenilmesi gerekenler meşhur olmak yerine, insanların hırsları için kukla haline gelmesi olsa da hayatlarının çevrelerindekinin kıymetini bilip ellerinde olanlara daha sıkı sarılsalar.

Hiç yorum yok: