6 Mart 2009 Cuma

On bir dakika ve kader

Yazılan üç sayfa yazı ardından dönüp baktığımda fazla özet olduğu konusunda Zö'm ve Cano ile hemfikir olduk, ben de Paulo Coelho'nun On bir dakika'sı içerisinde kendimce işlendiğini düşündüğüm konular hakkında ayrı yazılar yazma kararı verdim ve on bir dakika serisinin ilk konusunu seçtim: Kader.

Evet; Paulo Coelho'nun seneler önce okuduğum Simyacı adlı kitabında da aynı konuya farklı bir hikaye üzerinden değiniliyordu. Simyacı, rüyasında gördüğü ama varlığından rüyaları haricinde hiçbir şekilde haberdar olmadığı bir hazine peşine, uğruna yaşadığı herşeyi bırakarak yolculuğa çıkan bir çobanı anlatıyordu. Çoban sık sık rüyasında gördüğü hazinenin onun kaderinin sonucu ve bu yola çıkmasını da kaderin ta kendisi olduğunu düşünüyordu. Bu kitapta da kahramanımız Maria seçimlerini kaderin yaptığı görüşünde ilerlemekte ama tam da bu sırada kendi ile çeliştiği yönünde derin şüphelerim olmakta. Bu şüpheler daha çok benim kader ve kadercilik hakkındaki görüşlerimle de ilgili olabilir ama ortada tartışmaya açık birşeylerin kesinliği var.

Kitapta geçen bir kısımdan alıntı yapmak faydalı olacak. " Evet ya da hayır diyebilirdim, beni herhangi birini kabul etmeye zorlayan yoktu. Sokaklarda yürüyor, gelip geçenlere bakıyorum; onlar kendi hayatlarını seçebildiler mi acaba? Yoksa tıpkı benim gibi, kader tarafından seçildiler mi... Kendime zerre kadar acıdığım yok. Lokantadan boş bir cüzdan ile ama onurumu korumuş olarak çıkabilirdim; demek ki kurban değilim ben. Yapabileceği çok şey vardı, ama çoğu insan gibi ben de izlenecek yolu kaderin çizmesine izin verdim" (Coelho,59). Özgür iradesi ile verdiği kararlar konusunda kendisini kaderin ellerine teslim etmesi kısmı konusunda endişelerim var. Kaderin mantığında ne vardır? Kader için, "bütün olayların önceden ve değişmeyecek biçimde düzenlediğine inanılan doğaüstü güç, ezeli takdir." tanımını yapmış vikipedi. Konuştuğum birkaç kişi ile de kaderin yapacaklarımızın önceden belli olduğu yönünde idi. Anlamadığım ve kitapta karakter içinde çelişki olduğunu düşündüğüm şey tam da burası, benim farklı yorumlama sorunumdan kaynaklı da olabilir ama yaptıklarını kader ile bağdaştırmak çok ucuz bir kaçış yolu. "Ben böyleyim çünkü kader bana bunu çizdi" demek çok basit bir yaklaşım.

Evet kaderin bir parçasında tanışmak vardı, kader bir yoldu ayrımları ile beraber ve her ayrımda birşeyler kazanıp kaybediyorduk. Maria'da kolay yoldan daha fazla para kazanmak ve düşlediği varlıklı dünyayı kazanmak uğruna, manevi değerlerini kaybetmeyi göze aldı. Kader yani benim benzettiğim şekli ile yol onu bir seçime getirmişti ve hepsi buydu. Gitmesi gereken yolu seçen kendisi idi ve her seçilen yol kendi içerisinde tekrar şekillenmekteydi. Kader bir yoldu ve yol şiirde dediği gibi Yılmaz Erdoğan'ın bir yere gitmiyordu. "yol yoluyla gidebilir yare, yoldan çıkabilir apansız, ve ömür bitebilir yoldan önce" ama daha fazlası değildi yol, olasılıkları değerlendirmek için kullanılan bir araçtan daha fazlası değildi. Ve her yol ayrımında birşeyler kazanıp kaybediyordu Maria da her insan gibi, hayat verdiği kararların bir sonucu idi. Sonuç olarak Maria kendisini kadere teslim ettiğini düşünse de, olan şey sadece yaptığı seçimlerin bir yansımasıydı.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

on bir dakika ve kader diye başlık seçilmiş lakin kader konusunda yazara sadece "Ben böyleyim çünkü kader bana bunu çizdi" demek çok basit bir yaklaşım." eleştirisi getirilmiş. İddialı bir başlık seçimi ve akabinde pek üzerinde durulmayan kader analizi.

Harika dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.